Biz küçüğüzdür; ama hissettiklerimiz büyük.
- NESLIHAN CALISKAN
- 9 Haz
- 2 dakikada okunur

Hiç olmadık bir yerde, olmadık bir anda — bir müzikte, bir kokuda, bir görüntüde — sebepsiz yere burnunuzun direği sızladı mı? Ya da hiç anlam veremediğiniz bir şekilde, çocuk gibi sevinip heyecanlandığınız oldu mu?
Geçtiğimiz hafta Tokyo’da The Making of Harry Potter – Warner Bros. Studio Tour’a gittim. Daha kapıdan girer girmez, yıllar önce elimde tuttuğum o ilk Harry Potter kitabında hissettiğim heyecan bedenime geri döndü. Üzerinden neredeyse yirmi yıldan fazla geçmişti… ama duygu aynıydı. Sanki zaman, o anı bedenimin bir köşesinde saklamış, burada açığa çıkarmıştı. Düşünüyorum da: Biz unuttuğumuzu sanıyoruz ama beden bazen bizden çok daha fazlasını hatırlıyor.
İnsan dünyaya geldiğinde, sinir sistemi hâlâ oluşum aşamasındadır; eksik, savunmasız, incecik. Duyularımızla algıladığımız her şey, taze bir toprağa düşen ilk damlalar gibi derin izler bırakır. Henüz seçip ayıramadığımız için, yaşadıklarımız doğrudan bedenimize, hafızamıza ve duygularımıza kazınır. Biz küçüğüzdür; ama hissettiklerimiz büyük. Henüz savunmalarımız yoktur; açıklayamadığımızı hisseder, anlayamadığımızı kaydederiz.
Biliyoruz ki beyin, özellikle çocuklukta yaşanan yoğun duyguları çok daha güçlü kaydeder. Çünkü o yaşlarda amigdala –yani duygusal hafızanın merkezi– aktiftir, filtresizdir. Prefrontal korteks ise henüz gelişmemiştir; yani yaşadıklarımızı akıl süzgecinden geçiremeyiz. Bu yüzden bir çocuk için bir bakış, bir ses tonu ya da bir oyuncak kaybı, yetişkin bir insanın yaşayacağı büyük bir sarsıntıyla eşdeğer olabilir.
İşte bu yüzden erken çocukluk deneyimleri yalnızca anılar değil, aynı zamanda sinir sistemimizin mimarlarıdır. O dönemlerde yaşanan her duygu, beyinde milyonlarca nöronu birbirine bağlayan yollar inşa eder. Bu nöral ağlar –tıpkı eski mahallelerin sokakları gibi– bir kere kuruldu mu, insan hep aynı yollardan yürümeye meyleder. Çünkü sinir sistemi unutmaz. Beyin bunları kaydeder, beden hatırlar.
Unutmaz; çünkü onun görevi hatırlamaktır. Tehlikeyi, güveni, sevgiyi, reddedilmeyi… Sandığımızdan çok daha fazla geçmişimizle birlikte yaşarız. Bazen bugün sandığımız şey, dünün yankısı olabilir.
Büyümek, bedensel bir şeydir. Boyumuz uzar, yüzümüz değişir, sesimiz kalınlaşır. Ama bazı duygular, büyüdüğümüzde bile aynı büyüklükte kalır. Beş yaşında yaşadığımız bir korku, otuz beşimizdeki yalnızlıkta hâlâ aynı karanlıktan seslenebilir.
コメント