top of page

Geçmişten Bugüne Taşınan Duygular

  • Yazarın fotoğrafı: NESLIHAN CALISKAN
    NESLIHAN CALISKAN
  • 25 Şub
  • 3 dakikada okunur


Okullar açıldığında, hala sabahın alacakaranlığında hissettiğim o heyecanı hatırlıyorum. Yeni bir okul yılı, geceden hazırlanmış okul forması, tertemiz defterlerin bembeyaz sayfaları, kokulu silgiler, rengârenk kalemler... Hatta bazen çantamın içindeki her bir kalemin, defterin tek tek yerini, onlara dokunuşlarımı hatırlıyorum. İlkokul sıramdaki pembe masa örtüsü, pencerenin dışında giderek koyulaşan bir akşamüstü gökyüzü, hala gözlerimin önünde. Sanki bir zaman makinesiyle geçmişe gidip o anı yeniden yaşayabilirmişim gibi, o heyecan yüreğimde bir kere daha canlanıyor bugün. Peki nasıl oluyor da bu heyecanı bugün hala bu kadar yoğun hissedebiliyorum?


Zihnin Şekillendiği Yıllar

Çocukluk ve ergenlik dönemlerinde yaşanan anılar, beynin ve sinir sisteminin en hassas ve kırılgan olduğu bir dönemde oluştuğu için derin ve kalıcı izler bırakır. Bu dönemlerde beyin, henüz tam olarak olgunlaşmamış ve gelişmeye devam eden bir yapıya sahiptir; bu da sinir sistemini dış dünyadan gelen uyaranlara karşı son derece duyarlı hale getirir. Yaşanılan her deneyim, beynin "plastisitesi" (esneklik) sayesinde sinir ağına hızla kaydedilir. Bu yüzden çocuklukta ve ergenlikte yaşanan her anı, beynin o yaştaki kapasitesine göre anlamlandırılarak saklanır.


Anıların Sinir Sistemindeki İzleri

Bu süreçte, her olumlu veya olumsuz deneyim, beyinde belirli sinir ağı izleri oluşturur. Olumlu deneyimler – örneğin, sevilme, takdir edilme, güvende hissetme – beynimizde güçlü ve pozitif sinir ağı bağlantıları kurar. Bu bağlantılar, bireyin ileriki yaşantısında daha iyimser bir perspektif geliştirmesine ve stresli durumlarda daha dayanıklı olmasına katkı sağlar. Olumlu anılar, kişinin kendilik algısını destekleyen ve güven duygusunu pekiştiren sağlıklı anı ağları oluşturur. Bu tür ağlar, bireyin baş etme mekanizmalarını güçlendiren bir zemin sağlar ve zorlayıcı deneyimlerle karşılaştığında daha dengeli tepkiler vermesine yardımcı olur.


Travmatik Deneyimler ve Olumsuz Anı Ağları

Öte yandan, zorlayıcı veya travmatik deneyimler, beynin "olumsuz anı ağları" dediğimiz yoğun ve işlenmemiş sinir bağlantılarını oluşturur. Çocukluk döneminde tekrar tekrar yaşanan korku, reddedilme, ihmal ya da şiddet gibi deneyimler, bu olumsuz anı ağlarını daha da güçlendirir ve bireyin ileriki yaşamında güvensizlik, kaygı ve depresyon gibi sorunların ortaya çıkmasına zemin hazırlar. Olumsuz anılar, travmatik bir olay sırasında yaşanan duygu ve bedensel tepkilerle birlikte kaydedilir ve benzer bir tetikleyiciyle karşılaşıldığında yeniden aktive olabilir. Bu tür ağlar, kişinin bugün yaşadığı deneyimlere verdiği tepkilerde geçmişin izlerini taşımasına neden olur. Sonuç olarak, beynin bu esnek yapısı, hem olumlu hem de olumsuz anı ağlarının oluşmasına ve bu ağların bireyin gelecekteki duygusal ve bilişsel süreçlerini etkilemesine neden olur. Özellikle travmatik anıların kalıcı etkisi, bu dönemin kırılganlığından ve sinir sisteminin yoğun kayıt mekanizmalarından kaynaklanır.


Çocukluk Dönemindeki Anıların Etkileri

Çocukken biz küçük, duygularımız büyüktür. Dolayısıyla çocukluk döneminde yaşadığımız olaylar, özellikle de travmatik deneyimler, zihnimizde kalıcı izler bırakır. Peki, bu travmaların yıllar sonra bile aynı yoğunlukta hissedilmesine neden olan psikolojik ve fizyolojik mekanizmalar nelerdir? Travma, bireyin baş etme kapasitesini aşan olaylar karşısında yaşadığı yoğun duygusal ve fizyolojik tepkilerdir. Travma anında, çocuk veya ergen kendini koruyacak veya durumu kontrol altına alacak yeterli kaynaklara sahip olmadığından, bu deneyimler amigdala gibi beynin ilkel ve duygusal bölgelerinde güçlü bir şekilde yer eder. Travmatik anılar, çocuklukta yaşandıysa özellikle kalıcıdır; çünkü çocuklar ve ergenler yaşadıkları olayları tam olarak anlamlandıramazlar ve bu olayları çözümleyebilecek bilişsel araçlardan yoksundurlar. Bu nedenle, travmatik anılar, çözülmemiş ve işlenmemiş bir şekilde beynin daha derin bölgelerinde saklanır. Zaman içinde, benzer duygular veya tetikleyicilerle karşılaşıldığında, çocuklukta kaydedilen bu yoğun duygusal tepkiler yeniden aktive olabilir. Örneğin, çocukken yaşanmış bir korku, reddedilme, yalnızlık veya kaygı, yetişkinlikte benzer bir durumda beklenmedik bir biçimde ortaya çıkabilir ve o dönemdeki duygusal yoğunluğuyla yeniden yaşanabilir. Bu nedenle, çocukluk ve ergenlikte yaşanan benzer duygular, bugünkü yaşantımızda tetiklendiğinde, daha güçlü ve çarpıcı bir biçimde hissedilir.


Terapide Anıların Dönüşümü

Bütün bunlardan dolayı terapide, bu tür çocukluk ve ergenlik dönemi anılarına geri dönüp bakmak, bireyin sinir sisteminde ve psikolojik yapısında oluşturduğu etkileri anlamak açısından büyük önem taşır. Terapötik süreçte, danışan güvenli ve destekleyici bir ortamda o zamana ait duygusal yaralarını tekrar ziyaret eder. Bu ziyaret, bireyin o anılara bugünkü yetişkin perspektifiyle bakarak yeniden işlemlemesine ve farklı bir anlam kazandırmasına olanak tanır. Duygusal regülasyon becerileri geliştirilerek, bireyin o yoğun ve travmatik anılara verdiği tepkiler yeniden yapılandırılır. Böylece, geçmişin yüklerinden arınarak bugünkü yaşamında daha özgür, esnek ve farkındalıklı bir şekilde hareket etme kapasitesine ulaşır. İyileşme süreci, çocuklukta kalan yaraların sarılması, bu yaraların bireyin kimliğine ve yaşamına kattığı anlamın yeniden inşasıdır.

 
 
 

Comments


Commenting on this post isn't available anymore. Contact the site owner for more info.
bottom of page